Bilim neden yıkımın aleti haline getiriliyor?

Bilim neden yıkımın aleti haline getiriliyor?

(Trabzon’daki Solaklı Vadisi’nde Bakan Eroğlu döneminde uygulanan bir taşkın önleme projesi)

Tüm dünya ekosistem restorasyonu için çaba harcarken Türkiye’de doğal miras bilimin danışmanlığında yıkıma uğratılıyor…

Ömrünü gerçek bilime adamış, içindeki keşfetme duygusunu, şaşkınlığını ve aptal devleriyle bütün dünyaya karşı umudunu hiç yitirmeyen Don Kişot’lara…

Yusuf Yavuz

“Boğaçayı’nda mevcuttaki yıkımın üzerine yeni bir proje eklemek isteyen Büyükşehir Belediyesi ve ilgililerin yaslandığı uzmanların AB Taşkın Direktifi’nin ortaya koyduğu yönerge doğrultusunda, BM ‘Ekosistem Restorasyon On Yılı’ vizyonu ışığında ve her aşamasını kent halkıyla paylaşarak, parça parça, etap etap değil; bütüncül olarak havza ölçeğinde bir taşkın önleme planını hayata geçirmek için öncülük yapmalıdır”

Antalya’da Konyaaltı sahilinden denizle buluşan Boğaçayı son bir aydır yeniden kentin gündeminde. Daha önce AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel döneminde kent kamuoyunun karşı çıkmasına rağmen inatla uygulamaya konulan ve 2018’de tamamlanan ‘çılgın proje’, Boğaçayı’nın denizle buluştuğu kesiminde bir türlü bitmeyen çevre sorunlarını da beraberinde getirdi. Nehir yatağı oyularak oluşturulan devasa havuz kısa sürede sucul bitkilerin yayılmasıyla kokuşmaya; sinek, koku ve kirlilik sorunlarının çözülemeyen bir kısır döngüye girmesine neden oldu.

(Antalya Boğaçayı’nda ilk etap projenin neden olduğu yaşanan sorunları çözmek için oluşturulan ‘Bilim Kurulu’nun geçtiğimiz Mart ayında proje sahasındaki incelemesinden bir kare. Fotoğraf: DHA)

HER AŞAMASINA UZMANLARIN GÖLGESİ DÜŞEN BİR PROJE

CHP’li Büyükşehir yönetimi ise Boğaçayı’nda yaşanan sorunu önceki yönetimin hatası olarak yansıtırken, her yıl milyonlarca lirayı bu sorunların çözümüne harcadıklarını duyurdu. Boğaçayı için bir bilim kurulu oluşturulduğu, bu bilim kurulu marifetiyle sorunların çözümü için çalışmalar yürütüldüğü açıklandı. Boğaçayı’nda yaşanan ağır çevre sorunlarını çözmek için oluşturulan bilim kurulunda, bu projenin uygulanması sırasında AKP’li Türel tarafından yapılan toplantılarda da görüş ya da öneri sunan ‘uzmanların’ da yer alması dikkat çekiyor.

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ PROJEYİ ‘BOĞAÇAYI 2. ETAP’ OLARAK SUNDU

Boğaçayı’nın bugünlerde yeniden gündemde olmasının nedeni ise daha önce uygulanan ve bedeli ağır olan ilk etap projenin ikinci etabının hayata geçirilmek istenmesi. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin “Boğaçayı 2. Etap Dere Islahı ve Rekreasyon Düzenlemesi” başlığı ile Meclis gündemine getirdiği proje, 22 Kasım’da yapılan oturumda oybirliği ile ilgili komisyona geri gönderildi. Meclis görüşmelerinden önce konuyu gündeme getiren kapsamlı bir yazı yayınlamıştık. Yazıda, derelerin yerel yönetimler eliyle birer rant üretim alanı haline getirilmesine dikkati çekerek meslek odalarının ve akademisyenlerin bu alanda nasıl payanda olarak kullanıldığına işaret etmiştik. (1)

‘PROJEYE BİLİM KURULUNDAN TAM NOT’ DEMEK YETERLİ Mİ?

Bu yazının yayınlanmasından 5 gün sonra 19 Kasım 2023 tarihinde Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanları Cem Oğuz, Lokman Atasoy ve Alper Gökçay, Boğaçayı için hazırlanan yeni projeyi yine “ikinci etap” başlığı ile “Bilim Kurulu” ve kentteki bazı meslek odalarının temsilcilerine tanıttı. Belediye tarafından servis edilen konuyla ilgili haber, sunumu izleyen ve proje sahasını gezen ‘uzmanların’ henüz uygulamaya geçmemiş çalışmaları olumlayan görüşleri eşliğinde “Projeye bilim kurulundan tam not” diye servis edildi. (2)

‘BİZ HAZIRLADIK, UZMANLAR DA ÇOK BEĞENDİ’ ALGISI

Projenin Meclis toplantısı öncesinde meslek odası temsilcileriyle bazı akademisyenlerin de içinde yer aldığı fotoğrafla kamuoyuna sunulması, “biz hazırladık, uzmanlar da çok beğendi” algısı yaratmanın bir parçasıydı ve Meclis’ten geçeceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Üstelik Meclis toplantısının yapılacağı gün yayımlanan Akdeniz Gerçek Gazetesi, yeni projenin sunumunda yer alan meslek odası temsilcilerin görüşlerini aktardığı manşetinde, projeyle ilgili çekinceli yazı ve haberlere yanıt veriyor, “ağzı olan değil, bilgisi olan konuşsun” manşeti atıyordu. (3)

‘AĞZI OLAN DEĞİL, BİLGİSİ OLAN KONUŞSUN’

Söz konusu haberde Şehir Plancıları Odası’nın Antalya Şube Başkanı Funda Yörük ile Jeoloji Mühendisleri Odası Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik’in görüşlerine yer veriliyor. Her iki oda başkanı da özetle, Türel döneminde uygulanan Boğaçayı projesindeki hataların bu ikinci projede görmediklerini dile getiriyor ve yeni projede de bir hata olursa ona da karşı çıkacaklarını belirtiyorlar. Haberde ayrıca adı açıklanmayan bir belediye yetkilisinin de projeyi savunan sözlerine yer veriliyor. Ancak “Uzmanların olurunu alarak başlatılan proje ile ilgili yayımlanan çarpık haberlere cevap veren uzmanlar” spotuyla sunulan haberin başlığında kullanılan “Ağzı olan değil, bilgisi olan konuşsun” şeklindeki ifade, görüşü aktarılan ‘uzmanların’ değerlendirmeleri arasında yer almıyor. Bu değerlendirme de gazete yönetiminin tasarrufu olmalı. Bu üslup, kentteki eleştirel iradeyi felç etmeye yönelik bir girişim olmanın ötesinde, kamuoyunun fikrini özgürce ifade etmesine de ket vurmayı amaçlayan bir zihniyetin ürünüdür. Sonuçta Türel’in yıkım projesi döneminde de hep ‘bilgisi’ olanların konuşturulduğu bir sürecin sonunda bugün ortada duran ölüyü gömecek yer bulunamıyor.

TÜRKİYE 20 YILDIR BÖYLE YÖNETİLİYOR

Türkiye son 20 yıldır aslında tam da böyle yönetiliyor. Popülizmin kamuculuğun önüne geçtiği, her türlü kamu projesinin ranta tahvil edildiği bu dönemin kodlarını anlamak için filmi biraz geri sarmak gerekiyor. Menderes Türel’in ‘Çılgın Proje’ diye sunduğu ve çevresindeki emlak değerini artıracağını savunduğu Boğaçayı Projesi için 1 Şubat 2016 tarihinde Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan değerlendirme toplantında hazır bulunan isimler arasında, dönemin İnşaat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Cem Oğuz’un adı ilk sırada yer alıyor. Toplantıda, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in yanı sıra proje koordinatörü Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya ve proje danışmanı Doç. Dr. Ahmet Doğan da yer alıyor. (4)

‘KONYAALTI’NI EN ÇOK BEN SEVİYORUM’

Boğaçayı projesinin değerlendirildiği toplantı sonunda konuşan Türel, “Konyaaltı’nı kim daha çok seviyor diye bir soru sorsak en çok ben çıkarım” diyerek şunları söylüyor: “Köprülerden içeriye giremediğimiz için dış marinayı düşündük. Taşkın konusu bizim için önemli. Kavramsal projeden avan projeye geçtiğimizde DSİ’ye başvuracağız. Yat limanından vazgeçmemiz projenin bizim için anlamını yitirmesi ve yaşam alanlarından vazgeçmemiz demektir. Eğer başka önerileriniz varsa bize sunabilirsiniz. Projede eksiklerimizi fark edersek düzeltiriz. Turgut Özal’ın bir sözü ile sözleri ile toplantıyı kapatıyorum. ‘Hayal etmekten korkmayın, hayalleriniz için çalışın.’ Çok yararlı bir toplantı oldu, katılım ve katkılarınız için teşekkür ediyoruz.”

ODA BAŞKANLIĞINDAN BAŞKAN DANIŞMANLIĞI’NA CEM OĞUZ

Toplantıya katılım gösteren Cem Oğuz başkanlığındaki İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi’nin bu buluşmayla ilgili değerlendirmesi ise özetle şöyle: “Antalya Büyükşehir Belediyesinin meslek odamızdan görüş istemesi üzerine yapılan Boğaçay Projesiyle ilgili toplantıda görüş ve önerilerimizin direkt belediye başkanı ve üst yönetimine iletilebilmiş olması memnuniyet verici bulunmakta ve katılımcılık anlayışının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Antalya’nın geleceği için hayati öneme sahip Boğaçay Havzası ve Yakın Çevresinin Planlanmasıyla ilgili toplantının verimli geçtiğine ve yararlı olduğuna inanıyoruz. Meslek odamızın hassasiyetinin projeye karşı çıkmak değil; ileride telafisi mümkün olmayan zararlarla karşılaşmamak için aklın ve bilimin öncülüğünde proje hakkında bilimsel değerlendirmelerimizin tarihe not düşmek amacıyla yapıldığının bilinmesini istiyoruz.”

TÜREL DE TAŞKIN ÖNLEME PROJESİ OLARAK İHALE ETTİ

Dönemin Başkanı Menderes Türel benzer şekilde başka meslek odalarıyla da toplantılar, değerlendirmeler yaptı ve sonuç olarak bazı değişiklikler yapılarak Boğaçayı Projesi’nin ilk etabı, ‘Taşkın Önleme’ adıyla ihale edilerek DSİ’nin de teknik ekipmanları kullanılarak hayata geçirildi. Sonuç ise ortada: Ekosistem olarak bir bölümü felç olmuş, çevre sorunlarının bir türlü çözülemediği, kendini onarmaya çalışan bir dere ekosistemi. Boğaçayı’nın bu bölümünde ağır insan müdahalesine rağmen suyu filtreleyen sazlıkların yeniden oluşması aslında umut verici. Boğaçayı ısrarla bağırıyor: “Siz yeter ki bana müdahale etmeyin, ben kendimi toparlarım!”

SUUDİ ARABİSTAN’DAN BOĞAÇAYI’NA BİR HOCANIN PORTRESİ

Türel’in Boğaçayı konusunda yaslandığı isimlerden biri olan Hasan Zuhuri Sarıkaya Antalya’da pek bilinmese de aslında bu isim AKP çevrelerinde ‘hocaların hocası’ olarak anılan bir akademisyendi. Çevre Mühendisliği eğitimi alan hemen herkesin adını duymuş olabileceği Sarıkaya, İTÜ’de inşaat mühendisliği diplomasını almış, daha sonra Hollanda’ya giderek orada “atık su” eğitimi almıştı. 1974’te İTÜ Çevre Mühendisliği doktorasını tamamlayan Sarıkaya, 1981-1990 yılları arasında Suudi Arabistan’da Kral Abdüllaziz Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Sarıkaya, bir çöl ülkesi olan Suudi Arabistan’daki üniversitede ‘Su Kaynakları ve Çevre Mühendisliği Grubu Başkanı’ olarak görev yapmasının ardından Prof. Olarak Türkiye’ye dönmesinin ardından önce İTÜ Çevre Mühendisliği bölümünde göreve başladı, ardından ise bölüm başkanı oldu. 1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da Başkanlık koltuğuna oturmasının ardından Veysel Eroğlu’nun genel müdür yapıldığı İSKİ’de yönetim kurulu üyeliğine getirilen Sarıkaya, AKP iktidarı döneminde 2002-2010 yılları arasında Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yaptı.

(Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya. -1945-2020- Görsel: Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi)

ILISU BARAJI BİLİM HEYETİ BAŞKANI

Sarıkaya ayrıca 16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da yapılan ve Türkiye’deki su tahsisleri, su kullanım hakkı anlaşmaları ve suyun ticarileştirilmesini hızlandıran 5. Dünya Su Forumu’nun eş başkanlığını üstlenmişti. Hasankeyf’i sulara gömen, daha sonra Veysel Eroğlu’nun adının verileceği Ilısu Barajı’nın inşası sürecinde ‘bilim heyeti başkanı’ da Sarıkaya olmuştu. Sarıkaya’nın adından bu kadar ayrıntılı söz etmemin bir nedeni de, iktidarın her türlü yıkım projesinde sıklıkla kullandığı “bilim insanlarının görüşünü alarak yapıyoruz” söyleminin arka planını daha iyi aktarabilmek. Örneğin Kanal İstanbul gibi iki deniz ve İstanbul kenti için büyük bir yıkıma neden olacağı öngörülen bir rant projesi için bile iktidarın bakanları bu tür projeleri para kaynağı olarak gören akademisyenlerin danışmanlığına sığınarak “bilim insanlarının uygun görüşünü aldık” açıklamalarıyla kamuoyunu etkilemeye çalışabiliyor.

(Boğaçayı’nın ilk etap projesi Kanal İstanbul’dan esinlenilerek bölgedeki emlak rantını artırmak amacıyla bu gibi görsellerle pazarlanmıştı…)

KLEOPATRA KOYUNA ÇÖKEN HASAN TOPALOĞLU VE SARIKAYA İLİŞKİSİ

Ocak 2020’de yaşamını yitiren Hasan Zuhuri Sarıkaya’nın, kurucuları arasında ENSAR ve TÜRGEV gibi vakıflarla İlim Yayma Cemiyetinin de bulunduğu Uluslararası Saray Bosna Üniversitesi’nde bir dönem Mütevelli Heyeti Başkanlığı yaptığını da hatırlatalım. Bu üniversiteyi kuran vakfın kurucu başkanı olan Hasan Topaloğlu’nun adını Antalya kamuoyu Temmuz 2018’de Tekirova’daki Kleopatra Koyu’nun 29 yıllığına kiralanması olayını gündeme getiren haberimizle duymuştu. Bir yandan hayır hasenat ve eğitim işleriyle öne çıkan Topaloğlu, İstanbul’da kurulan ve ortağı olduğu şirketler aracılığı ile Tekirova’daki Kleopatra Koyu’nu kapmış, 120 dekarlık alanda turistik tesis işletmeye soyunmuştu. Tüm bu ilişkilerde başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Numan Kurtulmuş ve Veysel Eroğlu gibi iktidarın bakanları ile olan yakınlığının önemli rol oynadığı ortaya çıkan Topaloğlu’nun Tekirova macerası, ısrarlı fikri-takip haberciliğimiz ve kamuoyunun refleksi üzerine açılan davanın ardından fazla uzun sürmedi, tahsis iptal edildi. (5)

(Erdoğan’ın sol tarafında Hasan Topaloğlu, sağda eski AKP’li, bir dönem CHP’den milletvekilliği yapan Abdüllatif Şener)

TÜRKÜLERİN DİLİ: ‘DERELER AKAR GİDER, TAŞLARI YIKAR GİDER’

Bunca ayrıntıdan sonra Boğaçayı’ndaki yeni projeye ve projenin sunumundaki ayrıntılara yeniden bakarsak; onlarca, yüzlerce örneğini sıralayabileceğimiz son 20 yıldaki uygulamalar üzerinden Türkiye’de taşkın amaçlı ya da korumaya yönelik yapılması gereken birçok projenin nasıl ihale + rant + danışmanlık ve = yıkım sürecinde geliştiğini ve yıkımla sonuçlandığını görmek mümkün. Trabzon’da Solaklı Vadisi, Tokat’ta Yeşilırmak, Afyon’da Akarçay, Sivas’ta Kızılırmak… Türkiye’nin hemen her bölgesinde onlarca nehir ekosistemi taşkın önleme bahanesiyle havuz ya da kanala dönüştürülerek üzerinde Osmanlı kayığı yüzdürülen bir kepazeliğe kurban edildi. Canlı yaşamının canına okundu. “Dereler akar gider, taşları yıkar gider” diyen halk türkülerinin en doğru şekliyle ifade ettiği dere ekosistemlerinin üzerine beton dökülerek çanına ot tıkandı. Taş, ahşap, çelik, demir ya da beton; bir doğal alana yapılacak her türlü müdahalenin sonuçlarının hesaplanmadığı her türlü projede “ama sökülür takılabilir ahşaptan yapacağız, beton kullanmayacağız, doğal taştan yapacağız” cümleleri hep uzmanların ya da bakanların, başkanların, idarecilerin ağzıyla kamuoyuna aktarıldı.

(Trabzon Solaklı Vadisi’nde dönemin Orman ve Su İşleri Bakanlığı eliyle uygulanan taşkın önleme ve rekreasyon projesi. Tamamen ‘doğal’ taşlarla tüm doğallığı yok edilen nehir ekosistemi ve etrafında piknik alanları…)

TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU AB TAŞKIN DİREKTİFİ BİZE NE ANLATIYOR?

Bir ülkenin kendi coğrafyasında doğal afetlere karşı her türlü tedbiri alması yasal sorumluluk. İlgili tüm kurumlar da bu sorumluluğu paylaşmak zorunda. Taşkın projelerinin en önemli dayanağı, 23 Ekim 2007 tarihinde yürürlüğe giren AB Takın Direktifi. Türkiye’nin de kabul ettiği Taşkın Direktifi’nin amacı, risk değerlendirmesi ve yönetimi çerçevesinde “taşkın riski değerlendirmesi ve yönetimi için topluluktaki taşkınların insan sağlığı, çevre, kültürel miras ve ekonomik faaliyetler üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmayı hedefleyen bir çerçeve oluşturmak” olarak özetleniyor.

TAŞKIN ÖNLEME PROJESİNDEN MİLLET BAHÇESİ DEVŞİRMEK

Türkiye’nin de taraf olduğu ve Tarım Orman Bakanlığı’nın ana uygulayıcı olduğu AB Taşkın Direktifi kapsamında yürütülen Taşkın Yönetim Planları konusunda Büyükşehir Belediyeleri’nin de sorumluluğu bulunuyor. DSİ ile koordineli yapılması gereken çalışmalar, nehir havzalarının parça parça rekreasyon alanlarına dönüştürülerek “millet bahçesi” kıvamında piknik yeri haline getirilmesini değil, bütüncül olarak havza ölçeğinde planlanmasını öngörüyor. Yapılacak bütün çalışmalardan, alınacak önlemlerden, oluşacak risk ve etkilerden kamuoyunun, halkın bilgilendirilmesi, şeffaf bir yönetim politikası izlenmesi ve aşırı maliyet yaratacak projelerden kaçınılması gibi onlarca başlığı olan Taşkın Direktifi, can ve mal güvenliğinin yanı sıra doğal ve kültürel mirasın korunarak sürdürülebilir bir yaşam ve kalkınmayı esas alan önlemleri hayata geçirmek üzerine oluşturulmuş. Birçok ülke de bu çerçevede uygulamaları hayata geçiriyor.

(Boğaçayı 2. etap proje alanından bir görünüm)

BİR KISIR DÖNGÜ OLARAK İHALE, DANIŞMANLIK ÜCRETİ VE RANT

Türkiye’de ise Boğaçayı örneğinde olduğu gibi “biz yaptık oldu”, “biz ikna olduk, çok güzel olacak” türünden söylemlerle, kentle, kent kamuoyu ile tartışmadan yürütülen rant projeleriyle taşkın direktifine sığınılarak geri dönüşü mümkün olmayan zararlara yol açılıyor. Katılımcılığın yalnızca danışmanlık ve siyaset için birer sıçrama tahtasına dönüştürülen meslek odalarının alanına sıkıştırılması, bu sürecin en önemli açmazlarından biri. Bu kısır döngü devam ettiği sürece daha çok doğal alan, daha çok kültürel miras ellerimizin arasından kayıp gidecek. Yapılan hatalı uygulamaların sorumluluğunu da hiç üstlenen olmadığı için her yönetim döneminde ihaleler yapılacak, danışmanlık ücretleri alınacak, rant paylaşılacak ve konu kapanacak. Ortaya çıkan sorunlar da “ama biz yapmadık onlar yaptı” denilerek geçiştirilecek.

(Boğaçayı 2. Etap Projesi için bilim kuruluna yapılan bilgilendirme toplantısından)

ABD, NEHİRLERİ RESTORE ETMEK İÇİN MİLYARLARCA DOLAR HARCIYOR

Dünyanın en büyük tatlı su kaynaklarına sahip bölgesinde yer alan ABD’de geçen yüzyılın başlarından itibaren nehirler üzerinde inşa ettiği on binlerce baraj, Başkan Roosevelt tarafından “sular okyanusa israf oluyor” sözleriyle savunulmuştu. İçinde bulunduğumuz yüzyılda Türkiye’de liderlerin dilinden bu söylem düşmüyor. ABD’nin yüz yıl önceki hatalarını Türkiye yüz yıl sonra tekrarlıyor. Son 10 yıldır ABD bu barajları birer birer söküyor. Nehirlerde nesli tükenen somonların yeniden üretilmesi, doğal ortamlarında yaşayabilmeleri için milyonlarca dolar bütçeler ayrılıyor. ABD’de nehir ekosistemlerinin restorasyonu, son yılların en önemli çevre projeleri arasında. Çünkü nehirlerin doğal olarak akmasının hem ekoloji, hem ekonomi, hem de rekreasyon faaliyetleri açısından çok daha yararlı olduğu anlaşıldı. (6)

(Afyon Akarçay’da bakanlık eliyle yapılan taşkın önleme projesi)

YENİ ZELANDA’DA BİR NEHİR İNSANLA AYNI HUKUKİ HAKLARA SAHİP

Yeni Zelanda’nın Kuzey Adası’nda bulunan ve adanın yerlileri olan Maorilerce kutsal Kabul edilen Whanganui Nehri, dünyada ilk kez yasal olarak canlı statüsüne kavuşan su kaynağı oldu. Yeni Zelanda hükümeti yetkilileri ile Maori kabilesi temsilcileri anlaştı ve Whanganui nehrine bir insanla aynı yasal statüyü sağlayan kanun tasarısı 15 Mart 2017’de kabul edilerek yasalaştı. Böylece Whanganui nehri yerel halkın kültüründeki anlamına yeniden kavuştu ve dünyada ilk kez insanla eşit yasal hakka sahip olan nehir unvanını aldı. (7)

(Tokat Belediyesi tarafından il merkezinde Yeşilırmak üzerinde uygulanan Kanal Tokat Projesi’nin inşası sırasından bir görüntü. Nehrin tabanına su sızdırmaması için plastik malzeme kaplanıyor. Ayrıntılar için: https://www.odatv4.com/yazarlar/yusuf-yavuz/yesilirmaki-bitirecek-olay-124282)

2021-203 ARASI TÜM DÜNYADA EKOSİSTEM RESTORASYON ON YILI OLDU

Özetlemek gerekirse dünyanın dört bir yanında ortaya çıkan ekosistem ve habitat kayıplarının en büyük nedeni bilinçsiz müdahaleler ve arazi (habitat) parçalanması. Bir dere yatağında yaşam alanını kaybeden, yuvası bozulan, besini elinden alınan bir kuş türünün yok olmasıyla, doğal zincir kopuyor. Bu gerçeği gören dünya artık yıkım değil restorasyon istiyor. Bu nedenle Birleşmiş Milletler 2021-2030 arasını tüm dünyada “Ekosistem Restorasyo On Yılı” ilan etti. İklim krizinin etkileriyle başa çıkabilmenin en önemli yollarından biri olan ekosistem restorasyonu kavramı, tahrip olmuş doğal alanların iyileştirilmesini, henüz bozulmamış olanların ise korunmasını amaçlıyor. Bilime, mühendisliğe, teknolojinin gücüne yaslanılarak ve binlerce yıldır doğa karşısındaki yenilmişliğin öfkesiyle yaratılan yıkım, tüm dünyada ağır bedellerin ödenmesiyle sonuçlandı.

DDT DE BİLİM İNSANLARI VE UZMANLARIN BULDUĞU BİR ÇÖZÜMDÜ

Bir zamanlar her yerde kullanılan DDT artık neden yasak ise yakın gelecekte ekosistemlere yapılan hunharca müdahaleler de kesinlikle yasaklanacak. Ancak o döneme kadar zaten hiçbir doğal alan bırakmamaya niyetli olan bu idari aklın elinden ne kadarının kurtarılabileceği sorusu önemli.

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ VE UZMANLARDAN BEKLENEN

Boğaçayı’nda mevcuttaki yıkımın üzerine yeni bir proje eklemek isteyen Büyükşehir Belediyesi ve ilgililerin yaslandığı uzmanların AB Taşkın Direktifi’nin ortaya koyduğu yönerge doğrultusunda, BM ‘Ekosistem Restorasyon On Yılı’ vizyonu ışığında ve her aşamasını kent halkıyla paylaşarak, parça parça, etap etap değil; bütüncül olarak havza ölçeğinde bir taşkın önleme planını hayata geçirmek için öncülük yapmalıdır. Çünkü 1200 metrelik rekreasyon projesi için gömülen paralar, üst havzada bir çalışma yapılıp önlem alınmadığında kısa süre içinde çöp olmaktan kurtulamıyor. Tüm insanlığın ortak varlığı olan doğal ve kültürel miras, seçim dönemlerinde siyasetin rant aracı haline getirileceği alanlar değildir.

Kaynaklar:

1: https://yusufyavuzhaber2022.wordpress.com/2023/11/13/dereler-neden-belediyelerin-rant-alanina-donuyor/

2: https://www.antalya.bel.tr/Haberler/HaberDetay/6430/bogacayi-taskin-onleme-ve-rekreasyon-alani-projesi-bilim-kuruluna-anlatildi

3: https://www.akdenizgercek.com.tr/agzi-olan-degil-bilgisi-olan-konussun

4: https://antalya.imo.org.tr/TR,49155/bogacay-projesi-degerlendirme-toplantisi–01-subat-2016.html

5: https://www.odatv4.com/yazarlar/yusuf-yavuz/kleopatra-koyu-nasil-kurban-edildi-140784

6: https://suhakki.org/2014/05/amerikalilar-dort-yilda-250-baraji-yikti/

7: https://www.odatv4.com/yazarlar/yusuf-yavuz/artik-bir-insanla-ayni-haklara-sahip-111833

Yorum bırakın